1900’lerin başlarında Murgul bakırları,
İngiliz sermayeli bir şirket tarafından işletilmektedir. O yıllarda işletmede bakır tenörü
ortalama %13 civarındadır (Yani 100 gram cevherin 13 gramı bakır) ve %2’nin altındaki
tenörlü cevherlerde üretim gerçekleştirilmemektedir. Günümüzde ise, %0.50 oranındaki
cevherler arz-talep dengesi ve teknolojik kazanımlardaki gelişmelere paralel olarak
ekonomik olabilmektedir ve de işletilmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu
son yüz yılı; başta ekonomik, askeri, siyasi, idari olmak üzere birçok sıkıntılarla
geçirmiştir.
1954 yılında başlayan
Kırım Savaşı’nda zor durumda kalan imparatorluğa borç veren İngiltere, aynı
zamanda savaşı sona erdirmek için yeni bir program (reform?) öne sürmüştür.
İmparatorluk çok fazla seçeneği olmadığından 1856 yılında yürürlüğe girmek üzere
Islahat Fermanı’nı kabul edilmiştir.
Daha önce Fransa ve
İngiltere’den aldığı borçları ödeyemeyen imparatorluğun, Sanayi Devrimi’ni
gerçekleştirmiş olan ülkelerin gelişen teknolojileri ile rekabet edemeyen ekonomik
yapısı iflas etme noktasında gelmiştir. Alacaklarını garanti altına almak isteyen
emperyalistler (Fransa-İngiltere-İtalya v.s) Osmanlı İmparatorluğu’na 1881
Muharrem Kararnamesi ile Duyun-u Umumiye’yi (Genel Borçlar İdaresi)
kurdurmuşlardır. Madenler ve tütün gelirleri de bu kapsam içinde
değerlendirilmiştir. Başta Zonguldak Taş Kömür Kurumu olmak üzere birçok maden
işletmesinin üretimi ve yönetimi de alacaklı ülkelerin kontrolüne ve de etki
alanına geçmiştir.
Osmanlı İmparatorluğunda
devletin gelirleri arasında tütün ve tütün ürünleri önemli yer tutmaktadır.
Devletin bilgisi dışında yapılan üretimler kaçak olarak değerlendirilmekte ve
cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Buna rağmen birçok tarlada kaçak olarak tütün
ekilmiş ve insanlar ihtiyaçlarını gidermeye çalışmışlardır. Devlet tarafından
bu kaçak tarlaların ve kaçak tütün içilmesinin önlenmesi amacıyla Kolcular
görevlendirilmiştir.
Benim çocukluğumda
genelde paket halinde sigara çok az alınırdı. Birçok insanın sigara alacak parası
bile yoktu. Bu nedenle, ( tütün içen kişi sayısına göre) 100 m2-200 m2’lik gözden
uzak kuytu alanlara tütün ekilir ve sonbahar geldiğinde toplanır, kıyılır ve bir
yıl boyunca içilirdi. 1600’lü yılların başından itibaren Padişah 4. Murat tarafından
da yasaklanmasına rağmen toplum öyle alışmıştı ki zorlukları göze alan insanlar
kaçak da olsa içmeye devam etmişlerdir. Tütün içmeyi engellemek mümkün olmamış ve
devlet kontrolüne alarak gerekli vergileri de koyarak tütünü ürettirmeye ve
pazarlamaya başlamış, devletin önemli gelirleri arasında yerini almıştır.
Murgul Bakır İşletmesi
ve tütünün geçmişiyle ilgili özet bilgilerden sonra kaçak olarak yanlarında
götürdükleri tütün, tüfek ve malzemeleri ile birlikte hayatlarını kaybeden bu
beş kişiyi Yakup Çavuş’un kardeşi Süleyman destanlaştırmıştır. Destan; Genellikle beklenmeyen
ölümler üzerine olayın oluş biçimi biliniyorsa ya da bilinmiyorsa ölen kişinin
geçmişini bilen, nasıl öldüğünü bilmese dahi, yakınlarının da verdiği bilgileri
şiirsel bir anlatımla seslendirmesi ve yazılı hale getirilmesidir.
Bizim yöremizde genç
yaşta ölen, acıklı bir şekilde hayatını kaybeden insanlar için birçok destanlar
yazılmıştır. Burada hayatını kaybeden Yakup Çavuş’un kardeşi Süleyman, bu 5
kişinin ölmeden önceki durumlarını az çok bildiğinden ve tahmini olarak da
ölümlerini, yorumlayarak destanlaşmıştır.
Olayı gerçekleşme
tarihi tahmini olarak 1902 (1318) yılının Kasım sonu Aralık başlarıdır. Hüseyin
Çavuş babaannemin babasıdır. Babaannem bana babam öldüğü zaman ben 8 yaşındaydım
derdi. Ben babaannemin doğumunun 1890’ların başı olduğunu kendi söylemlerinden
tahmin ediyorum.
“Hüseyin Çavuş der battı ocaklar
İki kardeş birbirini kucaklar
Hüseyin Çavuşun kaderi kara
Derki benim malım kaldı kızlara”
Babaannem bu destanın
birçok kıtasını hem söyler hem de ağlardı. Hayat mücadelesi verirken zor doğa
koşullarına boyun eğen ve hayatını kaybeden bu 5 kişiyi ve diğer insanlarımızı
saygıyla anıyorum.
Not:1 Bu olayı
Fındıklı’nın Gurubit Köyünden (Davran) Yakup Çavuş’un kardeşi Süleyman
destanlaştırmış. Destanın 143 kıtadan oluşan fotokopisini Yakup Amcanın oğlu
Hakkı Eyüboğlu’ndan aldım. Olayla ilgili eksik fazla hatta yanlış bilgi de
olabilir. Görüşü ve bilgisi olanların katkılarını bekliyorum. Ayrıca bilgilerine
başvurduğum Ziya Küçükşahin, Yakup Eyüboğlu ve Nezahat Kutluata’ya teşekkür
ederim.
Not 2, Hüseyin Çavuş’un
5 kızı var. Mesut ( Burbu Mehmet’in oğlu ) olay meydana geldiğinde nişanlıdır.
Yakup Çavuş’un Hakkı adında oğlu var, Ömer ve Yunus da herhalde bekar ya da
çocukları yoktur!!! Şubat 2015
|