19.12.2009 Cumartesi günü Rize Dernekleri Federasyonu tarafından
Ankara’da gerçekleştirilen “Doğal ve Sürdürülebilir Tarım” panelinde likapa ve kivi meyvelerinin dikimi,
bakımı, üretimi ve Pazar koşulları her yönüyle tartışıldı.
Bizim yaylalarda 1500 m kotlarında bitki örtüsünün oldukça bodurlaştığı
geçiş bölgelerinde yetişmekte olan mahağop, boyu en fazla 50 cm ve hafif ekşimsi oldukça lezzetli bir yemişti.
Yemiş diyorum; çocukluğumda Salma, Çapuklu, Çorak yaylalarına gittiğim yıllarda, mahağopu bu özellikleri ile
hatırlıyorum.
Yaylada beslenme ağırlıklı olarak hayvansal besinlere
(yağ,peynir,süt,yoğurt) dayandığı için, sebze ve meyvelere özlem duyulurdu. Bu özlem meyve olarak mahağop,
yayla üzümü, kaskanaka ve sebze olarak da yayla lahanası ile biki (ıspanağa benzer) ile giderilmeye çalışılırdı.
Özellikle Ağustos ayında meyvesi olgunlaşmaya başlayan mahağopun olgunlaşma zamanını dört gözle bekler,
günlerce bıkmadan usanmadan ağzımız kapkara olana kadar yemeye devam ederdik. Yayla lahanası ve bikiden
tereyağı ile yapılan yemeğinin tadı hala damağımdadır. Babaannem yayladaki birçok bitkinin ve yemişin ilaç
yapımında kullanıldığını söylerdi. Söyledikleri yavaş yavaş hayata geçiyor galiba.
Mahağopa yaylaya özgü bir meyve iken, kaskanaka daha düşük kotlarda
da yetişen ve mahağopa göre tadı daha ekşi ve daha az tercih edilen bir meyvedir. Ayrıca, yine çok sevilen
zirveye yakın yerlerde taşların eteklerinde yetişen yayla üzümünü de unutmamak gerekir.
Paneli, Tarım Bakanlığından Genel Müdür Yardımcısı Ziraat Mühendisi
Bahattin Bozkurt yönetti. İlk konuşmayı Kivi Üreticiler Birliği Pazar Başkanı Yusuf Ziya Demir yaptı. Kivinin
15-20 yıldan beri Türkiye’de üretildiği özellikle C vitamini yönünden çok zengin olduğunu, neme ihtiyaç duyduğu
ve kireçsiz topraklarda yetiştiğini (%50-70 nem ve ph=6 civarında) olduğunu söyledi. Rize ve yöresinin bu
bitkinin yetişmesi için uygun bir ortam olduğunu, dünyada yılda 1.2 milyon ton kivi üretildiği, Türkiye’nin
yıllık üretimi 14 bin ton olduğunu bu miktarın 7 bin tonunun Rize’de üretildiği ve 4 bin tonunun ise Yalova
yöresinde üretildiğini belirtti. Rize ve çevresi kivi üretimi için uygun bir ekolojik denge oluşturduğunu
dile getirdi.
İkinci konuşmayı, Maviyemiş Likapa Derneği Rize Başkanı Tahir ÇELİK yaptı
ve İngiliz’lerin Blueberry ABD’nin super food dedikleri likapanın ABD’ye kaçkarlardan 1900’lü yılların başında
götürüldüğünü, bugün Rize’de fidana büyük talep olduğu ve talebi olanlara her türlü desteği ve bilgi verdiklerini
belirtti. Likapanın da asitli toprak tercih ettiğini, Rize yöresinde 750 m kotlarında rahatlıkla yetiştirilebileceği,
bugün dünyada üretimin az olduğunu, meyve suyu sanayisinde, ilaç sanayisinde, antioksidan özelliklere sahip, kansere
karşı, kalori ve sodyum içeriği düşük, kan şekeri ve kolesterolü düşürücü gibi sağlık yönünden bir çok olumlu
özelliklere sahip olduğunu dile getirdi. Fidan seçiminde dikkatli olunması gerektiğini, sertifikalı fidan
tercih edilmesini, çünkü, ekonomik ömrünün 30-40 yıl olabileceğini, sanayinin bu ürüne sahip çıkması gerektiğini,
bir dönüme 300-350 fidan dikilebileceği ve 7-7.5 bin TL masraf olacağını, Rize’de 316.502 kişi yaşadığını
toplam 410 bin hektar olan arazinin 55 bin hektarının tarımda kullanıldığını, bunun çok az bir bölümünde likapa
üretiminin rahatlıkla yapılabileceğini, 1 dönüm likapa bahçesinin yaklaşık 15 bin TL gelir getirebileceğini
belirterek sözlerini tamamladı.
Sinan Mete’de Üçel Firması olarak Yaban Mersini markası ile
piyasaya pekmezi ve meyvesini sürdükleri, pazar problemi olmadığını ve desteklenmesi gerektiğini söyledi.
Tarım Bakanlığı uzmanı Meliha Aksoy ise likapa ekilecek tarlanın
5 ya da 10 dekar olması halinde dekar başına 200-300 TL’lik kredi verdiklerini, (Rize için bu alan oldukça
büyük, bunun 1 dekara indirilmesi halinde anlamlı olabilir.) sertifikalı fidan kullanılması gerektiğini,
bu bitkilerde gelecek olduğunu, alt yapı çalışmalarını tamamladıklarını, İl Tarım Müdürlüklerine müracaat
edildiğinde yardımcı olunacağını, sanayinin bu işe sahip çıkması halinde başarı elde edileceğini, doğal
gübre kullanılması gerektiğini ve asitli toprakların bu ürünler için uygun olduğunu belirterek sözlerini
tamamladı.
Oldukça doyurucu ve aydınlatıcı bilgiler verilen panel, bence
amacına ulaştı. Çay halen yöremizin en önemli gelir kaynağı olup bu ürüne sahip çıkılması, üretim, satış
ve ihracatla ilgili sorunlarının bir an önce çözülmesinin yöre insanını ekonomik yönden rahatlatacağını
düşünüyorum. Ancak ürün çeşitliliğini artırılması, yeni ürünlerin yetişmesi için altyapının hazırlanması,
vatandaşın bilgilendirilmesi hususunda devlete önemli görevler düşmektedir. Çayın da Rize’de üretimi
uzun süre almış ancak yöre insanı inandıktan sonra sahip çıkmış ve mısır tarlalarını çay tarlasına
dönüştürmüştür. Bu ürünler üretiminde de bazı zorluklar ve olumsuzluklarla karşılaşılabilir.
İlgililerin ve devletin gereken hassasiyeti ve önemi göstermesi, amaca ulaşmada en önemli etken olacaktır.
Ben de Köyümde en kısa sürede bir likapa (kasnaka mahağop) bahçesi yapmaya çalışacağım. 04/01/2010
NOT: Ankara’da Rize Dernekleri Federasyonu tarafından aşağıda
belirtilen paneller gerçekleştirilecektir.
a) 16.01.2010 tarihinde Rize’de Arıcılık, balcılık ve Anzer Balı Paneli,
b) 20.02.2010 tarihinde Su ürünleri ve Balıkçılık Paneli,
c) 20.03.2010 tarihinde Organik Çay Üretimi Paneli.
Ana Sayfa
|