Üniversite yıllarında, bir çok öğrencinin yaşadığı iyi – kötü anıları, güzel, ve
sıkıntılı olayları bizler de yaşadık. Arkadaşlık ilişkilerimizde sevgi, saygı, samimiyet ve dostluk vardı. Enver KARAÇAM,
Engin ERDOĞAN, Cevdet SUBAŞI, Faruk, YILMAZ, Mehmet YAPALAK ve Nejat TANKİ (Mehmet ve Nejat sizleri çok erken kaybettik),
Necmi, ben ve ismini sayamadığım bir çok değerli arkadaşımla üniversite yıllarında başlayan dostluk ve samimiyet azalmadan
devam etti, günümüzde de devam etmektedir.
Necmi, temiz bir arkadaştı, dosttu, yardım severdi. Çok da iyi niyetli idi.
Bu yönü onun zaman zaman sorunlar yaşamasına da neden oldu. Necmi’ye kızdığım zamanlar çok olmuştur. Ancak yüzyüze gelince
Onun, güler yüzü, candan yaklaşımı o düşüncelerin hepsini alıp götürürdü.
1971’de Zonguldak EKİ’de staj yaptığımız yıl; 12 Mart Muhtırası sonucu öğrenciye
"potansiyel suçlu" olarak bakıldığı yıllardı. O günlerde, bir akşam saat 8 sularında Necmi ile ben SSK’nın (Vilayetin
karşısındaki bina) önünde dururken, yanımıza bizim yaşlarımızda birisi yaklaşarak kimlik sordu.
- Ben de siz kimsiniz dediğimde merkeze gidince öğrenirsiniz cevabını aldım.
Bunun üzerine Enver KARAÇAM ve Uğur Gürcan
- Hayrola! ne oldu diyerek yanımıza gelmeleri, ne oldu memur bey bunlar bizim arkadaşlarımız demeleri ile olay son buldu.
Eve giderken (Biz bu staj döneminde Enver'lerin evinde kalıyorduk.) Enver’in,
- Size kimlik soran kişi, bizim arkadaşımızdı, biz size şaka yaptık, demesi beni hem çok kızdırmış hem de çok güldürmüştü.
Bu durumu Necmi’ye söylemedik. Necmi’nin geçen gün SÜRMEN’de (Restoran Cafe) bira
içerken o kişi karşımda idi demesi üzerine, o seni İstanbul’dan beri takip ediyor diyerek işlettiğimizi ve ertesi gün Orta
Kapuz Plajında o arkadaşı karşımızda otururken gören Necmi’nin, Asım bize kimlik soran polis! Burada bizi takip ediyor
diyerek bana göstermesini, o polisin! (Zafer) yanımıza gelerek kendisini tanıtıp özür dilemesini her zaman hatırlarım.
Necmi, 2008 yılında hastalandı. Tedavi için Ankara’ya geldiğinde sık sık tedavi
gördüğü hastaneye gider takılır, şakalaşır ve sohbet ederdik. Eşi Zehra,
- Necmi’nin doktorun söylediklerini ve eksersizlerini yapmadığını, yemesine içmesine dikkat etmediğini anlatırken, bende,
- Söylenenleri yapmalısın diye akıl verdiğimde, Necmi,
- "Evet yapmak lazım" diye cevap verip kafasını sallıyordu
Necmi’nin bizi pek salladığı, dinlediği, dikkate aldığı da yoktu.
Bende sert bir şekilde “evet yapmak lazım” değil bunları başkası yapmayacak sen
yapacaksın dediğimde çok gülmüştük. Necmi ile unutamayacağım, her zaman hatırlayacağım bir çok anım var.
Burada Zehra kardeşimi de kutlamak isterim. Şu denebilir. Eşi idi elbette bakacak.
Evet doğru ama, yıllarca bıkmadan, usanmadan ve büyük fedakarlıkla candan bakması çok da kolay değil.
Bizler dostumuzu, kardeşimizi fiziki olarak kaybettik ancak yaşadıklarımız, iyi – kötü
sıkıntılı anılarımız bizlerde kaldı. Onları yaşatmaya, anmaya, hatırlamaya ve de paylaşmaya devam edeceğiz.
Rahat uyu Necmi...
Mart 2014
Ana Sayfa
|